1 Ocak 2017 Pazar

Cruse Sözcüksel Anlambilim (Sözcüksel Anlambilim'e Bağlamsal bir Yaklaşım 1)

1.1. Giriş

Bir sözcüksel anlambilim çalışmasına girişmeden evvel, yönelim olarak kuramcılıktan ziyade belirgin biçimde betimciliği seçmiş bir kişi bile, anlama ilişkin bazı temel tahminlerde bulunmak ve anlam üzerinde çalışmak için mümkün mertebede tutarlı bir yöntem geliştirmek gerekli bulacaktır. Bu kitapta tercih edilmiş ve giriş bölümünde açıklanacak olan yöntem, 'bağlamsal' yaklaşımın bir türevidir [1]: Bir sözcüksel birimin, bütün anlamsal özelliklerini, bağıtlaştığı gerçek ve potansiyel bağlamlarla kurduğu ilişkilerde, elverişli yönleriyle yansıttığı varsayılmaktadır. Buradan yapılacak diğer bütün çıkarımlar, sunum devam ettikçe daha açık biçimde ortaya konacaktır. Kuramsal olarak, ilişkili bağlamlar dilbilim-dışı durumsal bağlamlar içerebilirler. Ama dilbilimsel bağlamlara dair bir kısıtlama kuralı getirmek için gayet yerinde sebepler mevcuttur : Evvela, bir sözcüksel birim ile dilbilim dışı bağlamlar arasındaki bağıntı mutlaka dilbilimsel bir bağlamın aracılığı ile gerçekleşmektedir ( At kelimesi ile At bu! ve Burada bir at yok. daki dilbilim-dışı durumlar arasındaki muhtemel ilişkileri düşünün. ); ikincisi, ilkesel olarak, bir dilbilimdışı bağlamın herhangi bir yönü dilbilimsel olarak yansıtılabilinir; ve üçüncüsü, dilbilimsel bağlam kontrol ve manipulasyona çok daha müsaittir. Bu sebeple biz herhangi bir sözcüksel birimin anlamına ilişkin bilgi üretebilmek için onun gerçek ve potansiyel dilbilimsel bağlamlarla olan ilişkilerine başvuracağız.

Gelgelelim, söyleyişlerdeki kelimelerin birleşimsel karakteristikleri yalnızca anlamları ile değil, dilbilgisel özellikleriyle de sınırlanmaktadır. Dilbilgisel kısıtlar anlamsal olanlarla örtüşüp onları güçlendirebilir fakat anlamsal olarak etkisiz de olabilirler. Bağlamsal ilişkileri anlamsal amaçlarla kullanabilmek için, bu nedenle, doğaları gereği salt dilbilgisel olan birleşimsel sıradışılıkları tanıyabilmeli ve gözardı etmeliyiz.

1.2 Anlam ve Dilbilgisi
Dilbilgisi ile anlam arasında açık bir ayrım ortaya koymak basit bir görev değildir, çünkü bu iki çok yakın biçimde içiçe girmiş vaziyettedir (ve bu bir sürpriz de değildir: neticede dilbilgisinin amacı anlamın taşıyıcılığını yapmaktır.). Yine de, bizim sözcüksel anlambilim dersimizin devam edebilmesine olanak sağlamak için bu ikisinin birbirinden yeterince ayrılması mümkündür.

Dilbilgisi ile anlamın birbirinden ayrılışı, güçlü bir sezgisel temele dayanır (karakterizasyona ve belirsizlik alanlarına takılmaksızın). Öyle sanıyorum ki 1 anlamı yönünden, 2 de dilbilgisel açıdan tuhaftır desem bana az kişi karşı çıkacaktır :

  1. Bir manyetik nefeslik amnezi çekti.
  2. Onları dün gidiştiler eve.
Her ne kadar anlamsal olağandışılığın sezgisel derecede bariz örneklerinde argümanlar keşfetmek için elden gelecek her şey yapılacak olduğundan, bu durumu sözdizimsel olağandışılıktan ayrıştırmak için neler kullandığımıza dair bir tasım a sahip olmak yalnızca ihtiyatlılığın bir gereği olacaktır. Şimdi bu tartışmayı bir seviye ileriye taşıyalım. Şu takip eden cümleleri göz önünde bulunduralım :

      3. Bu kadar hafif bir şeyi kaldıramam.
      4. Neredeyse tamam. - (Senden yapmanı istediğim işlerle aran nasıl? sorusuna cevaben)

İkisi de, tabii olarak, olağandışıdır. Ama bu olağandışılığın sözdizimsel mi yoksa anlamsal mı olduğuna karar verme girişirken, tamamiyle katıksız bir sezgiye bağımlı değiliz: akılcı argümanlar uygulanılması pekala mümkün. Örneğin 3'te, hafif sözcüğü yerine anlamsal olarak tamamen farklı ama sözdizimsel olarak denk bir ifade olan ağır sözcüğü getirildiğinde aykırılık tamamen ortadan kalkıyor. Bu nedenle, 3'teki sapmayı anlamsal olarak tanımlamak için yeterli gerekçenin var olduğu görülecektir. 4 te ise tamam kelimesinin ardına bir bunlar yerleştirilmesi olağandışılığı ortadan kaldıracaktır. Bu değişiklik cümlenin sözdizimsel doğasını değişikliğe uğratacaktır, fakat anlamsal olarak (neredeyse) etkisizdir. Ayrıca 4 ve 5 teki olağandışılıkların derecesi arasındaki farka da dikkat çekebiliriz, ki bu fark bitti ve tamam kelimeleri arasındaki farkla kıyaslandığında hiçbir oranla ve benzerlik kurulamayacaktır.

      5. Neredeyse bitti.

4'teki olağandışılığı sözdizimsellikten başka birşey olarak sınıflandırmak, bu sebeple bir inatçılık olacaktır. Bu örnekler, anlamsal ve sözdizimsel aykırılığın ayrıştırılması işinin birtakım kurallar temelinde yapılabilirliğinin imkanını gözler önüne sermektedir.

Sıkça bahsi geçen ve yine sık sık eleştirilen bir kriterler kümesi de, "düzeltilebilik" kavramına ait kriterlerdir [2] : Ki bunlar da sözdizimsel aykırılıkların düzeltilebilir iken anlamsal aykırılıkların düzeltilemez oluşu olarak özetlenebilir. 1 ve 2 deki cümleleri düşünün, örneğin : 2 deki durumun düzeltilmiş halinin Dün eve gittiler şeklinde "olması gerektiği" açıktır, fakat 1 için ne yapmalı bu durumda? Buraya kadar herşey tamam. Ama anlamsal aykırılıklara sahip olup da, kolaylıkla düzeltilebilecek cinsten cümleler bulmak da zor değildir.

3 ten ötesine bakmamıza gerek yok - onun da aslında ne olması "gerektiği" gayet açık. Dahası, düzeltilebilirlik tasımının kendisi şüpheli : mutlak konuşmak gerekirse, bir söyleyişi düzeltmek, ancak konuşan kişinin ne söylemek istediğinin bilindiği durumlarda mümkündür ve anlamsal analizde kullanılmak için özel olarak inşa edilen cümlelerde elimizde olmayan bir bilgidir.

Daha çok vaad eden bir yordam ise aykırı bir cümlenin nasıl düzeltilebileceğini yahut düzeltilip düzeltilemeyeceğini sormaktansa, hangi asgari değişiklikler sonucu normal bir hale geleceğini bulmak, sonra da bu değişikliklerin doğasını incelemektir. Eğer aykırı bir cümle, dilbilgisel yapısı üzerinde değişiklikler yapılarak daha normal bir hale getirilebiliniyorsa, örneğin, kendisini oluşturan öğelerin sırası yahut sözdizimsel kategorisi değiştirilerek yahut herhangi bir sözdizimsel kategoriye ait bir öğenin cümleye eklenmesi, cümleden çıkarılması yahut yerine başka bir öğe getirilmesi gibi müdahalelerle normal bir hale getirilebiliniyorsa, onun aykırılığının dilbilgisel temelli olduğunu düşünmek mantıklı görünecektir. Öte yandan, eğer bu asgari değişiklik bir yahut birden fazla sözcüksel ögenin cümleye eklenmesini yahut çıkarılmasını gerektiriyorsa, bu aykırılığı anlamsal olarak tehşis etmek savunulabilir görünecektir.

Bu usül, eğer dilbilgisel öğeleri sözcüksel öğelerden daha keskin bir şekilde ayırmanın bir yolunu bulsaydık daha aydınlatıcı olacaktı. İşin gerçeği bu, kapalı küme ögeleri ve açık küme ögeleri (closed set terms and open set terms) olarak anılan şeyler söz konusu olduğunda mümkündür. Müstakil bir konuşucunun yaşam süresi boyunca cümlelerdeki sınıfsal aidiyetlerinde bir değişiklik gözlenmeyen öğelere kapalı küme ögeleri adı verilir (daha uzun bir zaman diliminde değişikliklerin gözlenmesi elbette tabiidir.). Genelde gerçek cümlede bunların yerlerine yazılabilecek ya az sayıda öge vardır, yahut hiç yoktur.

      6. John'un nazikliği Mary i şaşırttı.
          -ket

Ekleri (sevmemek, naziklik, John'un, bekledi, gel, blacken, vb.) ve tanımlıkları, bağlaçları, edatları ve bunun gibi dilbilimsel işlevleri cümlenin dilbilgisel organizasyonunu belirtmek olan bağımsız kelimeleri (bazen imleyici de denmektedir.) kapsarlar. Öte yandan, açık küme öğeleri, yeni terimler keşfedildikçe yahut tedavülden kalktıkça, bir sınıfa dahil olmak hususunda hızlı değişimler geçirebilen öğelerdir. Onlar bir cümlenin sözcüksel kökleri - başlıca anlam-taşıyıcı öğeleridir. (Örneğin 6 daki açık küme öğeleri John, nazik, şaşırmak ve Mary dir.) Genelde bunların yerini alabilecek birçok öğe bulunduğu söylenebilir : 

John un nazikliği Mary i şaşırttı
Bill - bonkör - Sue - bık-
Mary - cesur - John - sevin-
Duncan - müşfik - Bill - aldat-
vb. vb. vb. vb.

Sözcüksel anlambilimin başlıca çalışma alanını oluşturan, açık küme öğelerini barındıran kelimeler grubudur [4].

Şimdi bir aykırılığın dilbigisel mi anlamsal mı olduğuna karar vermek için bir ön test ('ön test' diyoruz, zira işlerin o kadar da kolay olmadığını göreceğiz) hazırlayabiliriz : Eğer cümle içindeki bir anomalinin ortadan kalkması için yapılan müdahale, bir yahut daha fazla kapalı küme öğe üzerinde yapılacak değişiklikleri içeriyorsa, aykırılık dilbilgiseldir deriz; yok, cümlenin normalleşmesi için bir yahut daha fazla açık küme öğesinin üzerinde yapılacak değişiklik yeterli olacaksa, aykırılık anlamsaldır. Bu test ile, 1 ve 2 deki aykırılıklar sırasıyla anlamsal ve dilbilgisel olarak isabetle tehşis edilebilmektedir (bu doğrulama güçlü bir sezgiye dayanarak yapılabilmektedir.). 1 i normalleştirmek için, sözcüksel kökler değiştirilmelidir ve kapalı küme öğelerinin üzerinde yapılacak herhangi bir değişikliğin hatırı sayılır bir etkisi olmamaktadır : Bir nefeslik kanserojen duman üfledi. 2 yi normalleştirmek için yapılacak değişikliklerin tümü, öte yandan, kapalı küme öğelerine yapılacak cinstendir. 3 için de doğru bir tehşis elde edilmektedir : tek bir açık küme öğesinin yerine başka bir kelime gelmesiyle normalleştirilebileceği için, test bu aykırılığı anlamsal olarak tehşis etmiştir.

Bir cümlenin aynı anda hem anlamsal hem de dilbilgisel aykırılık sergilemesi son derece doğaldır :

       7. Yeşil fikir uyu.

Bu cümleyi normalleştirmek için biri kapalı küme ögesi içeren iki ayrı müdahale gerekmektedir:

       8a. Yeşil fikir uyuyor.

ve diğeri de bir açık küme ögesi içerir:

       8b. Yeşil semender uyuyor. 

Daha rahatsız edici bir durum ise, hem yalnızca kapalı küme öğeleri kullanılarak, hem de yalnızca açık küme öğeleri kullanılarak normalleştirilebilecek bir cümledeki aykırılığın dilbilgisel ile anlam arasında kolay bir ayrımı hedeflediğimizde karşımıza çıkacaktır. Cümle 9a, örneğin, b ve c deki gibi normalleştirilebilinir :

       9a. Masa Arthur u gördü.
         b. Masa Arthur tarafından görüldü.
         c. Gergedan Arthur u gördü.

Benzer olarak, 10a da b ve c deki gibi normalleştirilebilir :

       10a. Arthuru gelecek hafta ziyaret ettim.
           b. Arthuru gelecek hafta ziyaret edeceğim.
           c. Arthuru geçen hafta ziyaret ettim.

Öyleyse 9a ve 10a nın aykırılığı, dilbilgisel mi anlamsal mı? Bu cümlelerin basitçe anlamsal aykırılığa sahip olduğu savunulacak, fakat yine de dilbilgisi ile anlamı birbirinden tamamen ayırmanın mümkün olmadığı bilinmelidir. Bunun bir sebebi birçok dilbilgisel öğenin aynı zamanda anlamın taşıyıcısı olmalarıdır - gerçekten de öyledir; örneğin, geçmiş zaman için -di eki ve çoğulluk için -ler gibi. Dilbilgisel elemanlar, anlamsal olarak birbirinden çok farklı köklerle birleşmeleri gerekmesinden dolayı çok genel tarzda anlamlar taşımak durumdadırlar : geçmiş zaman tasımı örneğin, herhangi bir aykırılığa yol açmaksızın ilke olarak herhangi bir fiil tasımı ile birleşebilir. Fakat diğer taraftan bunların taşıdıkları anlam da tür olarak sözcüksel köklerin taşıdığı anlamlardan tamamen farklıdır denilemez ve dilbilgisel ve sözcüksel öğeler anlamsal açıdan sıkça etkileşirler [5]. 10a da meydana gelen de budur. Buradaki aykırılık bir kapalı küme ögesinin anlamı ile açık küme ögesinin anlamının çatışmasından doğduğu için, ikisinden birinin değişime uğratılmasıyla aykırılık da tedavi edilebilmektedir.

9a cümlesi dilbilgisi ile anlam arasındaki başka bir birleşme noktasını göstermektedir. Burada karşımıza iki açık küme ögesi çıkmaktadır (masa ve görmek); gelgelelim, dilbilgisi tarafından buna çok kritik biçimde aracılık yapılmaktadır. İngilizce dilinin dilbilgisi görmek kelimesine isim kökenli kelimelere iki noktadan aynı anda etkileşime girmesine olanak tanımaktadır :

         X - Y yi - görmek

X pozisyonundaki isim köklü bir kelime anlamsal olarak görmek ile Y pozisyonundaki kelimeden farklı bir biçimde etkileşime geçer ( bu etkileşimlerin kesinlik içeren doğaları görmek kelimesinin anlamının bir parçası olarak kabul edilebilir. ). Cümle 9a, masa kelimesi Y poziyonuna konulsa görmek ile etkileşime giremeyecek olduğundan sıradışı kabul edilir; fakat Y pozisyonunda görevini mükemmel bir şekilde ifa etmektedir. (Arthur masayı gördü).  Bu sebeple 9a daki fiilin sesini aktiften pasife çevirmek - ki bunun da uydu boşluklaro işgal eden isim kökenli kelimelerin yerlerini değiştirmek gibi bir etkisi vardır - en az görmek yahut masa kelimelerinin yerine başka kelimeler koymak kadar efektif biçimde anomaliyi ortadan kaldırmaktadır.

Bu durum, ne zaman hem dilbilgisel hem de sözcüksel içeriğin düzenlenmesiyle düzeltilebilecek bir aykırılıkla karşılaşsak, aykırılığın anlamsal olduğu anlamına mı gelmektedir? Maalesef, hayır : Böyle bir aykırılık salt dilbilgisel de olabilir. 11a cümlesi, örneğin, dilbilgisel değişiklikle de düzeltilebilir (11b) sözcüksel değişiklikle de... (11c) :

           11a. Ördek pişikmişti.
               b. Ördek pişmişti.
               c. Ördek acıkmıştı.

 11a nın anlamsal değil de dilbilgisel bir aykırılığa sahip olduğu sonucuna ulaşmış olduk. Bu sonuca, pişmek kelimesinin yerini tutan ögelerin (örneğin geç - gecikmişti, göz- gözükmüştü ... ), bir sınıf olarak, ayırt edici bir anlamsal özelliğe sahip olmadığı; onların dilbilgisel bir ortaklık yüzünden birbirlerinin yerini tutabiliyor olduğu (hepsi sonuna -ık yapım eki getirilebilecek kelimelerdir) gerçeklerine binaen vardık. 11a daki aykırılık bu sebeplerle 9a daki aykırılıktan farklıdır: 9a da masa kelimesinin yerini -anomaliyi ortadan kaldırarak- tutabilecek olan kelimeler anlamsal özellikleri kolaylıkla ön plana çıkabilen bir grup oluştururlar. 11a ya ilişkin işaret edilen bu durum, 12a ile kıyaslığında daha fazla zorlama ile yapılmaktadır, ki 12a da bir kapalı küme ögesinin yahut bir açık küme ögesinin yerini değiştirerek anomaliden kurtarılabilmektedir. Bu defa durum daha açık, zira daha fazla seçeneğe sahibiz, cümleyi normalleştirmek için table kelimesinin yerine kullanabileceğimiz, ortak bir anlamsal yanları olmayan çok daha fazla kelime (lit, buffet, journal, balcon vb.)  mevcut ki bu da onları bozukluğu ortadan kaldırmayan kelimeler grubundan (chaise, bibliothéque, revue, assiette) ayırıyor.

             12a. Le livre est sur le table.
                 b. Le livre est sur la table.
                 c. Le livre est sur le lit.

Ayrıca 9a daki aykırılığın masa kelimesini anlamsal olarak değişikliğe uğratmak suretiyle de giderilebiliniyor olması da takdire şayandır: Elektronik bir gözü olan masa Arthur'u gördü. (burada değiştiren sözcüğün anlamının sonuca belirleyici bir etkisi olduğunu biliyoruz çünkü aykırılıktaki azalma cümlenin barındırdığı açık küme ögelerine bağlıdır - Melamin kaplı masa Arthur'u gördü cümlesini bununla kıyaslayın.); ne 11a daki pişmek kelimesine, ne de 12a daki table kelimesine yapılacak bir değişiklik bu cümlelerdeki aykırılığın derecesini düşürecektir.

Artık bir cümlenin aykırılığının sebebinin anlamsal mı dilbilgisel mi olduğuna karar verme hususundaki kriterlerimizi yeniden düzenleme noktasına gelmiş bulunuyoruz:


           (i) düzeltilmesi için mutlaka bir yahut birden fazla açık küme ögesinin yerine yenilerinin gelmesine muhtaç eden aykırılıklar anlamsal kökenlidir;

           (ii) bir yahut birden fazla açık küme ögesinin yerine yenilerinin koyulmasıyla düzeltilemeyen fakat bir yahut birden fazla kapalı küme ögesinin yenileriyle değiştirilmesiyle giderilebilen aykırılıklar tamamen dilbilgiseldir;

           (iii) bir yahut daha fazla kapalı küme ögesinin ya da bir yahut daha fazla açık küme ögesinin değiştirilmesiyle düzeltilebilen aykırılıklar, bu açık küme ögelerinin anlamsal ortak yanları [6] varsa, anlamsal kökenlidir denir; aksi takdirde tamamen dilbilgisel kökenlidirler.

Normalize edilebilirlik kavramı da bir aykırılığın kökeninin dilbilgisel mi anlamsal mı olduğunu anlamak konusunda ayrı bir yol sunmaktadır. Bozukluğa sahip cümleyi tamir etmeye çalışmadan, onu farklı ve birbiriyle ilişkisiz birden fazla içeriğin içine yerleştirerek meydana gelen etkileri inceleyebiliriz. Eğer, yalnızca içeriğe müdahale ederek bariz olan tuhaflığı azaltabiliyorsak yahut en azından onu iletişimsel açıdan uygun olarak algılanmasını sağlayabiliyorsak, anlamsal bir aykırılıkla uğraşıyor olduğumuz kanaatine varabiliriz (dilbilgisel ögelerin de işin içinde olduğunu göz ardı etmek mümkün olmasa dahi). [7] Öte yandan tamamen anlamsal kökenli bozukluğa sahip bir cümle, telafisi imkansız biçimde bozulmuştur ve onu içerisine alabilecek bir içerik yalnızca dilbilgisel yetersizliğe karşı toleransa veya herhangi bir derecede anormalliğe sahiptir :

                                              İki yaşındaki oğlumun geçen gün söylediği gibi : "..."
                                              Portekizli tesisatçımızın belirtmiş olduğu gibi : "..."

Okuyucuyu yahut dinleyiciyi dilbilgisel aykırılığı kabullenmeye yöneltebilecek bir diğer içerik de şiirsel içeriktir. Bilhassa iyi biçimlenmişlik, kafiye, nazım yahut bir başka örüntünün vereceği daha yüksek bir estetik hale ulaşmak için açıkça feda ediliyorsa... Aradaki fark, her ne kadar sözdizimsel bir bir aykırılığa müsamaha gösterilebiliniyor olsa da, yalnızca anlamsal bir aykırılık doğrudan yorumlanabilmektedir. Sözdizimsel bir aykırılık içeren cümle, yalnızca hiçbir aykırılık içermeyen bir cümleye referans verilerek yorumlanabilmektedir : Başka bir deyişle, bir konuşmacı, kendi dilbilgisi kurallarını yaratmak gibi bir özgürlüğe sahip değildir. Bu kriterleri formüle etmek için kullanılabilecek bir başka yol da, yalnızca anlamsal aykırılıkların "lafın gelişi" olarak kabul edilebileceğini söylemek olacaktır.

Bu testi kullanarak söyleyebiliriz ki 12 inci cümle açık bir şekilde dilbilgisel bir aykırılığa sahiptir. Hiçbir içeriğin onu tamir etmesi mümkün değildir. Aynı şekilde 13:
       
          13. Yaşlı köylünün tek varlıkları üç tane keçilerdi.

Öte yandan cümle 9, ironik bir abartı olarak görülebilir:

Arthur bir paranoyak. O başına gelen herşeyin temelinde evrensel bir komplonun yattığına inanıyor. Masanın önün gördüğünden, oda içerisindeki gezingesini hesapladığından ve kendini tam da onun ayağını takacağı yerde konumlandırdığından hiç kuşkusu yok!

Bu sebeple, testimize göre cümle 9 daki anlamsal bir bozukluktur. (Bir peri masalı yahut bir bilim kurgu içeriği de bu cümleyi tamir edebilirdi.) Peki ya cümle 1? Ondan da temsili bir mana çıkarılabilir. Yeni keşfedilmiş bir bitki düşünün, yaprakları kurutulup içildiğinde geçici hafıza kaybına yol açıyor; ve yine düşünün ki bu bitki yüksek derecede bağımlılık yapıyor. "Bir nefeslik manyetik amnezi çekmek." cümlesi bu şartlar altında okura mantıklı gelecektir. Ben de benimkini yarın sabah bitirdim. cümlesi dahi şaka yollu bir paradoks içerisine gizleyebilir :

      A: Verilen görevleri hepiniz yerine getirdiniz mi?
      B: Immm... Evet. Tom ve Dick kendi ödevlerini dün bitirdiler; Bill ve Arthur bu sabah bitirdi; ben Im... ben de kendimkini yarın sabah bitirdim. Söz veriyorum!

Dikkat ederseniz, iki testin tehşislerinde gayet iyi olduklarını göreceksiniz, bunun istisnası da içerikleştirme testinin yalnızca cümle 7 deki gibi sözdizimsel aykırılıkları ortaya çıkarıyor oluşudur, çünkü bu tarz cümleler normalleştirmeye karşı dirençlidirler.

Bu testlerin ikisine de itirazlar getirilebilir ve daha zorlu örnekler öne sürülebilir. Yine de tartışmasız görülen şey, anlamı dilbilgisinden ayırmak için iyi sebeplerin varlığıdır. Dahası, onları kendilerine karşılık gelen alanlarla eşleyecek fonksiyonların saptanmasıyla ilgili yeterli anlayışa sahibiz; bu da bize alanlar arasında bir kırmızı çizgi çizmek işini bir kenara bırakmak imkanını verecektir.